Esra Öz ile Sağlık Haberciliği

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Prof. Dr. Süleyman İrvan moderatörlüğünde 8 Nisan 2020’de sağlık haberciliği üzerine Esra Öz ile bir söyleşi yapıldı.

Peki Esra Öz kimdir? Kısaca bahsedelim:

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Biyoloji, Anadolu Üniversitesi Radyo TV ve Ankara Üniversitesi Gazetecilik bölümü yüksek lisans mezunu. Biyoloji bölümünde son sınıf öğrencisiyken Biyo Türk adlı bir sitede köşe yazarlığına başlamış ve KPSS’ye hazırlanırken, blog yazmaya da başlamıştır.

Prof. Dr. Süleyman İrvan: “O dönemde Sağlık Dergisinde yazı işleri müdürlüğüne mi başladınız?”

Esra Öz: “Evet gazeteciliğe aslında orada başladım. Medikal sektöre yönelik bir dergi. Onların gazete ilanında “Dijital medyayla arası iyi olan ve tıp diline aşina olan” birini aradıklarını belirten bir ilanı tesadüfen gördüm ve başvurdum. Dergi hala yayın hayatına devam ediyor. Bu sürecim bu şekilde başlamış oldu”dedi.

Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Daha sonra Milliyet, CNN gibi gazetelerde de yazmaya başladınız değil mi?

Esra Öz ise şöyle yanıtladı:”Aslında arada da başka yerlerde yazdım. Med-Index sitesinin kuruculuğunu ve yayın yönetmenliğini yaptım. Yine hekimlere yönelik bir siteydi. Sağlık ve İnsan dergisinin bir süre tamamını hazırlayıp yayınladım. Milliyet’te yazdım, CNN’de yazdım. Independent’da başladım, Digital Age’te yazıyorum, Medical News’te yazıyorum. Yakında bir yer daha eklenecek, orada da başlayacağım.”

Prof. Dr. Süleyman İrvan:” O zaman asıl konumuzun ilk sorusuyla başlıyorum. Koronavirüs döneminde ‘Bu gribin bir çeşidi, hatta Türk genlerine işlemez, kelle paça için’ gibi bir sürü hafife alan oldu. Ciddiye alınmaya başlandığı bu aralar ne durumda?”

Esra Öz: “Aslında enfeksiyon hastalıkları uzmanları bunun küçümsenecek bir şey olmadığını, tedbirlerin alınması gerektiğini söylediler. Ama televizyonda biz genellikle kelle paça yenmesini, bu işin önemsenmemesi gerektiğini dile getiren bazı hekimleri gördük.”

Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Bu hekimler aslında çok popüler hekimler, sürekli televizyonlarda gördüğümüz insanlar.”

Esra Öz: “Aslında popüler değiller hocam, popüler hale getiriliyorlar çünkü arkasında çok güçlü bir pr çalışması var. “

“Eğer Türkiye’de kaliteli bir pr çalışması yaparsanız, hiç bir uzmanlığı olmayan birisini bile çok üst noktalara taşıyabilirsiniz.”

ve ekledi: “Kadın programlarındaki, çorba karıştıran doktorlar, doktorluğu tamamen itibarsızlaştırıyor. Türkiye’de umut tacirliği çok fazla yapılıyor. Obeziteyle ilgili Sağlık Bakanlığı’na bir proje hazırlayıp sunduk. Bu projeyi hazırlarken bir çok gazeteyi taradık, tararken de bir ürünü bir kere kullanınca zayıflanabileceğini, bitkisel kökenli olduğu iddia edilen hapların insanları yutar yutmaz iyileştirdiği, gibi bir çok asılsız iddia gördük. Gazetecilerin bu tip çengellere takılmaması gerektiğini söyledik.”

Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Peki bu hazırladığınız çalışmaya uyuluyor mu?”

Esra Öz:” Medya kuruluşları bunu çok dikkate almıyor.” dedi.

Gazetecilik ve Hakikat

Birgün Gazetesinde pazar günleri “köşevuruşu” yazıları yazan Ümit Alan, lisansını işletme bölümünden, yüksek lisansını ise basın ve yayıncılık üzerine yapmıştır. İşletme okuduğu dönemde yerel gazetelerde yazı yazmıştır. O zamanlar hocalarının basın işletmeciliği anabilim dalı kurmak istemesinin üzerine “Hem işletme bilen hem de gazeteciliğe ilgisi olan araştırma görevlisi” aramasıyla macerası başlamıştır.

“Gazetecilik hakikatin peşinde koşma mesleğidir”

“Gazetecilik başlangıçta bu kaygıyla başlamamış, zaman içinde insanların beklentileri bu yöne götürmüş ve bu normlaşmıştır” diyerek hakikatin gazeteciliğin olmazsa olmaz bir parçası olduğunu savunur.

Gazetelerin tarafsızlığı hakkında ise şöyle demektedir:

“Eskiden gazetelere reklam veren bir takım ticari kuruluşların çeşitliliği sayesinde biraz da olsa tarafsızlık sağlanıyordu. Şu anda internetle birlikte onu kaybetmiş durumdayız.”

Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın yönelttiği “Evrensel gazetecilik ile ülkelerin gazetecilik anlayışı arasında gidip gelme durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: “Aslında Türkiye’de gazeteciliğin hikayesi gazetecilik yapmak için mücadele etme tarihi. Türkiye’de de evrensel geleneklere uygun şekilde gazete çıkaranlar olmuştur ama onlar da bir noktadan sonra ya mağdur edilmişler ya da küstürülmüşlerdir” diyor.

Covid-19’u dikkate almadılar!

Şile’nin bir köyünde yasaklara uymayan imam sayesinde salgın adeta ışık hızında yayıldı.

Tüm dünyayı etkisi altına alan ve ülkemizde de 20 gün önce ilk vaka olmak üzere görülmeye başlayan corona virüsü tedbirleri için verilen kararlardan biri camilerde cemaat halinde namaz kılınmamasıydı. Ülkemizin bazı bölgelerinden bu karara tepki gösterenleri sosyal medyadaki bazı görüntülerden görmüştük.

Geçtiğimiz günlerde ise İstanbul’un tatil beldesi olarak bildiğimiz Şile’nin bir köyünde, cami imamı, uyarılara rağmen camiyi cemaate kapatmadı. Bunun üzerine köy halkı da namazlarını cemaat halinde kılmaya devam etti. Üstelik sadece bununla bitmedi.

Cenaze için İstanbul’un her yerinden ve hatta yurt dışından geldiler.

Dünya ve ülkemiz bu hızlıca yayılan virüsle savaşırken, aynı köy halkı bana mısın demedi. Cenaze töreni de düzenledi. Tüm bu olayların sonucunda köyde grip şikayetleri artmaya başladı. Sadece cenaze için yurt dışından gelen birinin de olduğu köy halkı tarafından söyleniyor, gelen kişinin tören sırasında “Gribim, öpmeyin” gibi şeyler söylediğini ama insanların yine de temasta bulunduğu da söylenmekte. İstanbul’un çeşitli yerlerinde evlerine geri dönenlerde de aynı şikayetler başladı. Hala tüm köyden aynı şikayetler gelmekte. Cami imamı hakkında şikayetler ilgili mercilere ulaştırılmaya çalışılmakta.

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın